Akneyi çoğaltan 6 neden

19 Mayıs 2014 - Hürriyet Gazetesi

Akne yüz, boyun ve çene bölgesinde daha sık oluşuyor.

Öte yandan sırt, omuz, kafa derisinde, bacakların üst kısmında da görülebilir. Akneyi çoğaltan ise birçok etken bulunuyor. İşte bu etkenlerden bazıları...

Günümüzde cildimizde en sık görülen ve çaresini aradığımız sorunların başında akneler, lekeler ve çizgilenmeler geliyor. Bu üç farklı sorunun tedavisinde de birbirinden farklı yöntemler kullanılıyor. Ciltteki akneler, A vitamini türevi olan “izotretinoin” etken maddeli ilaçla, büyük bir başarıyla tedavi edilebiliyor. Kişide eğer hormona bağlı bir sorun varsa, akneyle birlikte tüylenme, hormon bozukluğu, saç dökülmesi de eşlik edebiliyor. Hastalığın genetik mi yoksa besinlerden mi kaynaklandığı üzerinde tartışmalar sürse de, genetik olduğu görüşü ağırlık kazanmış durumda.

Akne yüz, boyun ve çene bölgesinde daha sık oluşuyor. Öte yandan sırt, omuz, kafa derisinde, kol ve bacakların üst kısmında da görülebiliyor. Androjen veya erkeklik hormonu erkeklerde ergenlik döneminde artıyor, kadınlarda az miktar da olsa androjen salgılanıyor ve az miktar bile aknenin başlaması için yeterli oluyor. Ergenlikte androjen etkisi daha çok hissediliyor ve bunun sonucu olarak da sebum salgısının üretiminde artış oluyor ve sivilce oluşumuna neden oluyor.

Akneyi çoğaltan birçok etken bulunuyor. Bu etkenlerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Güneş bazı hastalarda akneyi azaltıyor gibi görünse de, terlemeyle birlikte komedonlar artıyor ve akne çoğalabiliyor.

Adet dönemi öncesinde aknelerde alevlenme görülüyor.

Madeni yağlarla temas edenlerde akne artıyor.

Sigarayla ilgili yapılan az sayıda çalışmada, aknenin sigaradan olumsuz etkilendiği görülmüş.

Doğum kontrol hapları, kortizon ilaçları ağızdan alınsa da, krem olarak sürülse de akneyi artırıyor.

Bazı kozmetik ürünler de, yağlı yapıları nedeniyle aknenin çoğalmasına neden oluyor.

 

AKNEDE HANGİ YÖNTEMLER KULLANILIYOR

Kimyasal peeling ajanları: Bu kimyasal ajanlar değişik yoğunluklarda kullanılarak yapılabilir. Yani yüzeyden derin katmanlara ilerleyerek bu ajanlarla deriyi soyuyoruz. Bazı durumlarda, akne izlerine karşı hastalara evde kullanabilecekleri kimyasal ajanlar öneriyoruz.

3-5 gün içinde soyulan derinin yerine alttan taptaze ve yeni bir deri geliyor. Soyulduktan sonra deride yara oluşmuyor. Uygulama yapılırken hafif bir ağrı, yanma, sızı olabilir, bunu yelpaze ile gidermek mümkün. Güçlü bir anesteziye gerek kalmıyor.

Kuvarstan elde edilen taş püskürtülüyor: Microabrazyon denilen bu yöntemde, kuvarstan elde edilen küçük taş parçacıklarını püskürten aletler kullanılıyor. Bu kuvars taşlar kum tanesinden bile küçük. Bu küçük taşlarla yüzeysel soyma sağlanıyor. Daha derin soyma gerekiyorsa, zımpara yöntemi ameliyat ile uygulanıyor. Anestezi, lokal veya genel olarak yapılıyor.

Dermabrazyon yılda birkaç kez uygulanabiliyor: Özel aletler ile deri soyuluyor. Bu işleme ‘dermabrazyon’ deniliyor. Tamamen doktorun tecrübesi ile derinin belli seviyelerinin soyulup akne izlerinin çevresiyle daha uyumlu seviyeye gelmesini amaçlıyor. Bu yöntem birer yıl arayla birkaç kez yapılabilir. Yüzde 40-60 arasında bir iyileşme olması hedefleniyor.

Lokal ya da genel anestezi ile yapılıyor. Soyulan bölge önce bir pansuman ile kapatılıyor. Yeni deri oluşumu yaklaşık 6-8 gün arasında sağlanıyor. Ancak bu yeni oluşan deri pembe, ince bebek teni gibi farklı renkte oluyor. Bu derinin normal deri rengine ulaşması haftalar sürebiliyor, bu sırada güneşten ve dış etkenlerden korunması lazım. Üstünün makyaj ile kapatılması öneriliyor. Özel kozmetikler ve güneş koruyucu, yüksek faktörlü ürün kullanılıyor.

Cilt lazer ile soyuluyor: Cilde lazer ile yapılan soyma işlemine ‘Lazabrazyon’ deniliyor. Lazer ışınlarıyla derinin üst katmanları yakılarak üst tabakalar gideriliyor. Yaklaşık bir-bir buçuk saat sürüyor. Oluşan kızarıklık 3-8 hafta arasında iyileşiyor. Bu işlemin sonuçlarına baktığımızda, dermabrazyona bir üstünlüğü bulunmuyor. Daha çok deri yapısının yumuşak ve gevşek olduğu cilt tiplerinde, derinin de sıkılaşması ve gerilmesini sağlamaya yarıyor.

Botoks alındaki derin çizgilerde çok iyi

Alın ve üst yüz bölgesinin oluşmuş problemlerinde düşüklerin ve kırışıklıkların giderilmesi için botoks enjeksiyonları mükemmel sonuç veriyor. Bu sayede yer çekimiyle oluşan çizgileri, doku ve kasların bozulan dengelerini botoks teknikleri uygulayarak gideriyoruz. Botoks uygulamalarını belirli sürelerle tekrarlamak gerekiyorsa da, alınan sonuçların yüz güldürücü olması nedeniyle kırışıklık ve çizgilerinden kurtulmak isteyenler botoksu öncelikle tercih ediyor. Tabi sadece botoksun yeterli olmadığı kişiler de bulunuyor. Botoks ile germe işlemi yaparken, çok derinleşmiş çizgilerin ve çukurlukların özel dolgu maddeleriyle doldurularak, dokunun tekrar kendini toparlaması ve alnın genç bir görünüme kavuşması sağlanıyor.

Yaşlılık lekelerine ‘dondurma’ tedavisi

Kadınların en çok yakındıkları sorunlar arasında yer alan güneş lekesi halk arasında gebelik lekesi olarak biliniyor.

Bir de halk arasında yaşlılık lekesi olarak bilinen leke var. Bunlar da güneşten dolayı el üzerinde oluyor.

Hamilelik lekelerinin tedavisinde, özel bazı ilaçlar öneriliyor. Birtakım kozmetik ürünlerde de leke açıcı ifadesi bulunuyor.

Ancak bu ürünlerden sadece tedaviye yardımcı olarak faydalanmak mümkün oluyor. Lekenin rengini ilaçla açtıktan sonra tekrar etmemesi amacıyla bu ürünler kullanılıyor. Leke tedavisinde ayrıca meyve asitleriyle yüzeysel peeling ve derin peeling yapılıyor.

Hastaların bir kısmı yalnızca ilaçlı kremlerle tedavi edilebilirken, tedavide ilaçlı krem ve peeling de kullanılıyor.

El ve yüzde görülen yaşlılık lekelerinin tedavisinde ise, kreoterapi (dondurma tedavisi) ve ilaçlı kremlerden yararlanılıyor. Kreoterapi her hastaya uygulanmıyor. Çünkü yan etki olarak leke bırakabiliyor.

Siz Sorun Nuri Soysal Cevaplasın

Adres
Valikonağı Caddesi Gündoğdu Apt. No: 43 Daire: 1
Nişantaşı / İstanbul

Telefon
+90 (212) 234-5492  / +90 (212) 234-5428

Faks
+90 (212) 291-8014

Yasal Uyarı

Web sitemizde aktarılan bilgiler genel bilgilendirme ve bilinçlendirme amacıyla düzenlenmiş olup, kesinlikle teşhis ve tedavi yerine geçmez veya bunları tamamlayıcı uygulamalar olarak öngörülemez. Hasta gereksinmeleri ve sorunları mutlaka muayene ve konsültasyonlar sonucunda hastayla mutabık kalınarak oluşturulur.