Saç ekmede izsiz yöntemler revaçta

2 Şubat 2009 - Hürriyet Gazetesi

Günde 80-100 saç telinin dökülmesi normal kabul edilir, çünkü bu durum aslında saçın kendini yenilemesidir.

Ancak normalin üzerinde bir saç dökülmesi görüldüğünde, mutlaka bunun sebebi araştırılmalı ve ona göre bir tedavi uygulanmalıdır. Tedaviye rağmen dökülmenin devam ettiği durumlarda ise tek ve kesin çözüm saç ekimidir.

Her saç telinin büyüme evresi, dinlenme ve dökülme dönemi vardır. Erkeklerde de kadınlarda da saçlar dökülebilir. Ancak erkeklerde kadınlara nazaran saç dökülmesi daha yüksek bir oranda seyretmektedir.

Günde 80-100 saç telinin dökülmesi normal kabul edilir, bu nedenle endişelenecek bir durum yoktur. Bu durum aslında saçın kendini yenilemesidir ve doğal bir süreçtir.

Öte yandan, doğal dökülmenin dışındaki saç kayıplarının ardında birçok neden yatmaktadır. Bu nedenler arasında en sık görülenler; stres, yanlış kozmetik kullanımı, ilaç (kanser ilaçları, fazla A vitamini gibi), hormonal bozukluklar, ateşli hastalıklar, anemi, tiroid hastalığı, demir, çinko ve protein eksikliği ile genetik kaynaklı olanlardır.

Erkeklerde en sık görülen ve kelliğe yol açan saç dökülmesi ise “dihidrotestesteron” da denilen, erkeklik hormonunun genetik olarak kafa derisindeki saç foliküllerini etkilemesinden kaynaklanan “Androgenetik alopesi”dir.

 

SAÇ DÖKÜLMESİ GENETİK MİDİR

Saç dökülmesi vakaları, anne ve babanın her ikisinden gelen genlerin birleşmesiyle farklı bir yol izler. Bu farklı yol, erkek çocukta babasından tamamen farklı bir saç geleceği hazırlayabilir.

Erkeklerde saç oranı testesteron hormonuna bağlıdır. Bu oranın yüksekliğini ise yüzde 90 oranında anneden gelen genler belirler. Bu nedenle annenin ailesindeki erkeklerin saç durumu, babanın saçlarından daha fazla önem taşır.

Nadir olarak kadınlarda da görülen saç dökülmesi ve kellik, ağırlıklı olarak erkeklerde daha fazla görülen bir durumdur. 25 yaş üzerindeki erkeklerin yaklaşık yüzde 25’inde saç seyrelmesi görülür. 50 yaşındaki erkeklerde ise bu oran yüzde 50’lere kadar ilerleyebilir. Ancak yaş ve saç dökülmesi arasında doğru orantı olduğunu söylemek yanlış olur. Kişide genetik yatkınlık söz konusuysa, saç dökülmesi 20’li yaşlarda bile başlayabilir. Dökülme en yoğun olarak 25-35 yaşlar arasında görülür.

 

İKİ SAÇ EKME YÖNTEMİ VAR

Normalin üzerinde bir saç dökülmesi görüldüğünde, öncelikle sebebi araştırılmalı ve buna göre bir tedavi uygulanmalıdır. Tedaviye rağmen dökülmenin devam ettiği durumlarda ise tek ve kesin çözüm saç ekimidir. Artık kelliğin önlenmesinde birçok teknik uygulanmakta ve gelişmiş teknolojiden yararlanılmaktadır.

Günümüzde dünya çapında uygulanan iki yöntem bulunmaktadır. Foliküler Ünite Transplantasyonu (FUT) ve Foliküler Ünite Ekstraksiyonu (FUE)... Gelin bu yöntemleri kısaca tanıyalım:

FUE Yöntemi: Saç köklerinin özel ince uçlu iğneler ile ense üzerinden ya da vücudun belirli bölgelerinden tek tek alınarak seyrelmiş ya da tamamen dökülmüş olan bölgeye nakledilmesidir. Ense üzerinde dikiş olmadığı için, dikiş izi de söz konusu değildir.

FUT Yöntemi: Dünyanın en ileri ve gelişmiş saç nakli kliniklerinde en fazla uygulanmakta olan tekniktir. Bu yöntemde, ense üzerindeki sağlıklı ve dökülmemiş bölgeden çıkarılan saçlı deri, mikroskop altında doğal yapıları bozulmadan uygun tekniklerle saç köklerine ayrılarak, seyrelmiş ya da tamamen dökülmüş olan bölgeye yerleştirilir. Şerit olarak alınan kısım, plastik ve rekonstrüktif cerrahiye uygun olarak dikilir. Bu sayede, arkadaki dikiş izi en aza indirgenmiş olur ve iz ancak saç tamamen kazıtıldığında görülebilir.

Dikiş, ameliyatı takip eden 12 ila 15’inci günlerde alınır. Saçların çıkması ve son şeklini alması, 4-6 aylık bir zaman gerektirir. Saç nakli yaptıran kişiler, şapkalı olarak 2-3 gün içinde işine ve sosyal yaşamına dönebilir.

Siz Sorun Nuri Soysal Cevaplasın

Adres
Valikonağı Caddesi Gündoğdu Apt. No: 43 Daire: 1
Nişantaşı / İstanbul

Telefon
+90 (212) 234-5492  / +90 (212) 234-5428

Faks
+90 (212) 291-8014

Yasal Uyarı

Web sitemizde aktarılan bilgiler genel bilgilendirme ve bilinçlendirme amacıyla düzenlenmiş olup, kesinlikle teşhis ve tedavi yerine geçmez veya bunları tamamlayıcı uygulamalar olarak öngörülemez. Hasta gereksinmeleri ve sorunları mutlaka muayene ve konsültasyonlar sonucunda hastayla mutabık kalınarak oluşturulur.