Kadınlar neden saçsız kalıyor

9 Haziran 2014 - Hürriyet Gazetesi

Erkeklerle kıyaslandığında kadınlarda saçsızlık sorunu çok daha nadir bir durumdur, az sayıda kadında görülür. Ancak estetik olarak hangi yaşta olursa olsun saç dökülmesi tüm kadınları rahatsız eder.

Kadın güzelliğinin en önemli unsuru nedir diye erkeklere sorsanız eminim ki hepsinden farklı yanıtlar alırsınız. Kimi gözler, kimi bacaklar, kimi saçlar diyebilir, yanıtlar kişilerin beğenilerine göre değişir. Ancak son zamanlarda kadınlar daha çok saçlarıyla ilgili sorun yaşıyormuş gibi geliyor. Saçlarını cansız bulan, az bulan bu amaçla çıtçıtlı saçlardan kullananlar çoğalıyor. Oysa saç sağlığını korumak için saçların nasıl ve neden döküldüğünü bilmek gerekiyor.

Saçların kökü sağlamsa ve iyi besleniyorsa ama buna rağmen dökülüyorsa çevresel etkenlerden söz etmemiz gerekiyor. Kişi eğer saçlarını sıkı topluyorsa, sık sık fön çektiriyorsa, sık sık yıkıyorsa, kısa aralıklarla saçlar boyanıyorsa, saçlar sert hareketlerle fırçalanıyor, sıkı ve hava almayacak bir şekilde bağlanıyorsa, gereğinden fazla uzunsa dökülmeler olabilir. Tüm bunların yapılmasının bırakılması dökülmeyi de durdurur.

Eğer saçlar çok uzunsa, yerçekiminin de etkisiyle aşağı doğru çekilir ve saçlar kısaltılır. Saç kısaysa, dökülüyorsa saçın köküyle ilgili bir hastalık var demektir. Bu durumda uzun saçın kısaltılması çözüm olmaz, saç derisine tıbbi tedavi anlamında özel bazı ilaçların da uygulanması gerekir.

 

ERKEK TİP SAÇ DÖKÜLMESİNDE TEPE KISMINDAKİ SAÇLAR SEYRELİYOR

Kadınların saçları çevresel etkenlerin dışında hormonal nedenlerle de dökülür. Bu hormonal nedenlerin arasında buluğ çağı, gebelik, menopoz dönemi gelir.

Kadınlar bu dönemlerin hepsinde saçlarıyla ilgili sıkıntılar yaşayabiliyor.

Kadınlarda ‘erkek tipi’ saç dökülmesi dediğimiz bir durum vardır ki, kadının tepe kısmındaki saçları seyrelir, bu tip dökülme hormonal nedenlerle olur. Çevresel etkenler ve hormonal nedenlerin dışında, travmatik yanıklar, kazalara bağlı olarak da saçlarda sorunlar oluşur. Biz buna artık saç kaybı deriz. Bunların dışında tamamen saçsız bir kadın görme ihtimalimiz çok nadirdir, bu da hastalık kaynaklıdır. Kadınlarda kanser sonrasında kullanılan ilaçların etkisiyle saçsızlık ortaya çıkar. Ancak tedavi kürü tamamlandığında saçlar yeniden çıkmaya başlar. Dolayısıyla bu geçici bir durumdur.

Erkeklerle kıyaslandığında kadınlarda saçsızlık sorunu çok daha nadir bir durumdur, az sayıda kadında görülür. Ancak estetik olarak hangi yaşta olursa olsun saç dökülmesi tüm kadınları rahatsız eder.

 

KADINLARIN 3 DÖNEMDE SAÇLARI DÖKÜLÜYOR

Genç kadınların saçlarıyla ilgili sıkıntı yaşadıkları en önemli dönem gebelik dönemi olarak karşımıza çıkar. Çünkü doğum yapmak saç dökülmesini artırabilir, hormonal nedenlerden dolayı da saç dökülmesi artar. Gebelik döneminde kadınların vücudunda bulunan mineraller ve vitaminler bebekle paylaşılır. Bunların içinde saçın beslenmesi için gerekli olan maddeler de vardır.

Bu minerallerin eksilmesi, yerine konulmaması halinde de saçlarda sorunlar yaşanır, ancak bu gelip geçici bir durumdur. Çok nadiren de olsa bazı kadınlarda sorunun boyutu biraz daha büyük olabilir, bu durumda hekime danışarak yardım almakta fayda vardır, birtakım bebeğe zararlı olmayacak tedaviler uygulanabilir. Vücutta eksik olan hormonlar ve minerallerle ilgili bazı testler yapılıp tedavi de buna göre planlanır.

Kadınların saçlarından dolayı üzüldükleri bir diğer dönem de menopoz dönemidir. Menopoz saç dökülmesini artırır. Ama bu dönemde saçlarının dökülmediğini söyleyenler de vardır. Menopoz da tıpkı doğum gibi kadınlarda hormonal dengelerin değiştiği bir dönemdir. Östrojen hormonunun vücuttaki seviyesi menopoz döneminde azalır. Östrojen hormonu saçların daha gür ve güçlü çıkmasını sağlayan bir etkiye sahiptir. Vücutta östrojen salgılanmadığında, azaldığında erkek tipi saç dökülmesi başlar. Her kadında olacak diye bir şey yoktur ama olağan dışı bir dökülme varsa da hekime başvurmakta fayda vardır.

Eğer kadınlarda erkek tipi saç dökülmesi varsa, ki saç dökülmelerinin en çok görülen türü budur, saç köküne nanoteknolojik ürünler uygulanarak, saç derisine bu ürünlerin sürülmesiyle bazı faydalar elde edilebilir.

Bu ürünler sayesinde saç kökleri yeniden canlanabilir, saç kökleri ölmemiştir ama uykudadır adeta. Bu durumda saç derisinin derinliklerine inerek köklere ulaşan ürünler sayesinde saçlar yeniden canlanmış olur. Böylece dökülen saçların yaşayan saç köklerinden yeniden çıkması sözkonusu olabilir.

 

PRP yöntemi saç dökülmelerinden başarılı oluyor

Saç dökülmesi sorunu nedeniyle son yıllarda revaçta olan PRP yönteminden bahsetmemiz gerekiyor. Bu yöntemde kişiden yaklaşık 8-10 cc kan alınarak özel bir işleme tabi tutuluyor. Kandaki kırmızı-beyaz hücreler ayrıştırılıyor. Trombositten zengin bir sıvı elde ediliyor. Bu sıvı çok ince iğneler yardımıyla saç diplerine enjekte ediliyor.

Trombositler buraya büyüme faktörlerini salıyor ve böylece saç kökleri canlanıyor, aynı şekilde saç telleri de canlanıyor. Daha ilk uygulamalarda çok iyi sonuçlar alınabiliyor. PRP’nin iki üç hafta arayla 3-4 seans halinde uygulanması gerekiyor. Aradan bir yıl geçtikten sonra ise kürlerin tekrar edilmesinde fayda var.

Tüm bunlar yapılınca saçlardaki dökülmeler azalıyor. Saç kökünde bulunan uyarıcı hücreler uyarıldığından saç yapımı da artıyor. Kadınlarda görülen ve baş kısmındaki saçların incelmesiyle karakterize olan erkek tipi saç dökülmesinde PRP iyi bir seçenek olabiliyor. Kandaki trombositler, vücutta oluşan kesi, kas yırtılması, yanık, burkulma gibi durumlarda hemen o bölgeye giderek büyüme faktörlerini yoğun bir şekilde salgılıyor.

PRP’de bu hücrelerin daha da yoğunlaştırılmış hali kullanıldığından, saç köklerinin canlanması söz konusu olabiliyor. PRP yüz gençleştirmede, gözaltı morluklarının giderilmesinde de başarılı sonuçlar elde edilmesini sağlayan bir yöntem özelliğini taşıyor.

Siz Sorun Nuri Soysal Cevaplasın

Adres
Valikonağı Caddesi Gündoğdu Apt. No: 43 Daire: 1
Nişantaşı / İstanbul

Telefon
+90 (212) 234-5492  / +90 (212) 234-5428

Faks
+90 (212) 291-8014

Yasal Uyarı

Web sitemizde aktarılan bilgiler genel bilgilendirme ve bilinçlendirme amacıyla düzenlenmiş olup, kesinlikle teşhis ve tedavi yerine geçmez veya bunları tamamlayıcı uygulamalar olarak öngörülemez. Hasta gereksinmeleri ve sorunları mutlaka muayene ve konsültasyonlar sonucunda hastayla mutabık kalınarak oluşturulur.