Yağdan yapılan dolgu daha uzun dayanıyor

15 Temmuz 2013 - Hürriyet Gazetesi

Dolgu malzemeleri doğal veya sentetik olabilir. Doğal olanlar arasında vücudumuzun kendi yağ dokusundan elde edilenler de yer alır. Bu malzemeler vücutta daha uzun kaldığından hastaların memnuniyet oranı artmaktadır.

Kadınlar yüz bölgesinde çukurluklar, çizgilenmeler, kırışıklıklar ortaya çıktığında, bu durumun kendilerinde oluşturduğu rahatsızlığa göre yüz germeyi ve botoksu tercih ediyor. Ancak bazı kadınlar radikal cerrahi işlemlerden çekiniyor, dolgu maddeleriyle güzelleşmek istiyor.

Dolgu maddeleri organik ve sentetik olmak üzere ikiye ayrılıyor. Organik dolguların içinde kişinin kendi yağ dokusundan alınan yağı sayabiliriz.

Sentetik dolgular ise laboratuvarda hazırlanmış ticari ürünler olarak bilinen maddeler. Bunların arasında en fazla kullanılan; aslında vücudumuzda da bulunan doğal bir maddenin eşdeğerine yakın olan ‘hyarulonik asit’tir.

Laboratuvar şartlarında elde edilen hyarulonik asit, aslında vücutta yara iyileşmesi için doğal olarak salgılanan bir maddedir. Bu maddeler zamanla eriyebiliyor. Belli sürelerle tekrar edilmesi gerekiyor. Bu durumda kadınların imdadına dolgu maddeleri yetişiyor. Plastik cerrahi hekimleri olarak bizler aslında dolgu maddelerinin uygulanması konusunda oldukça tecrübeliyiz. Çünkü sık sık liposuction yaptığımızdan, kadınların vücutlarında istemedikleri bölgelerde bulunan yağları alıyoruz. Bu yağlar laboratuvar koşullarında bazı özel işlemlerden geçirilerek estetik amaçlı olarak uygulanabiliyor. Bu nedenle zaten liposuction nedeniyle yağ dokusuyla uğraştığımız için, dolgu maddesi olarak kullandığımızda nasıl ve ne sürede etki edeceğini de tahmin edebiliyoruz.

Organik ve sentetik dolgu ayrımını aslında yüzdeki ihtiyacın büyüklüğüne ve hacimsel genişliğine göre de yapıyoruz. Örneğin bir kişinin yüzünde günlük hayatında sık yaptığı mimiklerden dolayı oluşmuş çizgiler, oluklar varsa bunlar sentetik olarak üretilen, az miktardaki dolgularla giderilebiliyor. Ancak kişinin yüz bölgesinde sarkma, çökme, zayıflık varsa ameliyathane şartlarında yağ enjeksiyonu yapıyoruz. Yağ enjeksiyonları yüz dışında küçük ve volümü düşük memelerin dolgunlaştırılmasında da kullanılabiliyor.

Ancak memesine yağ enjeksiyonu yapılan kişilerin çok büyük beklentiler içinde olmaması gerekiyor. Çünkü bir silikon protezin yarattığı etkiyi, yağ enjeksiyonu yaratamaz. Silikon protezle istenilen ölçüde meme yapılabilirken, yağ enjeksiyonuyla bir-iki beden değil, yarım beden kadar bir dolgunlaştırma yapılabilir. Bunun dışında yağ enjeksiyonunu vücutta yüzdeki çöküntülerin giderilmesinde, ayak bileklerinin kalınlaştırılmasında kullanıyoruz.

Yağ enjeksiyonları kişinin doğal yağ dokusundan alınarak yapıldığı için, vücudun her yerinde uygulanabilir, ama miktarını ve cinsini iyi belirlemek lazım.

Yağ enjeksiyonunun gerektiğinden fazla yapılması, el üzerindeki deri çok ince olduğundan yanlış bir uygulama yapılması halinde istenmeyen bir görüntüye yol açabilir.

 

SENTETiK DOLGU YENiLENEBiLiR

Sentetik dolgular, organik dolgulara göre daha yüksek oranda eriyebilir. Ancak yenilenmesi mümkündür. Yağ enjeksiyonları ise ameliyathane şartlarında yapıldığından her yıl tekrar tekrar yapılması doğru değildir, yaklaşık 3-5 yılda bir yenilenmesi gerekebilir. Çok nadiren de olsa bazı kişilerde enjekte edilen yağ dokusu tamamen eriyebilir, ama bu da tekniğin uygulanmasından kaynaklanır. Dolguların yenilenmesi kişilerin ihtiyacına göre şekillenir. Herkese de yapılması gerekli değildir. Eğer yüzde çizgiler, çöküntüler ve yorgun bir ifade varsa yapılmasını önermek daha doğrudur. Yağ hücreleri, kişinin kendi hücreleri olduğundan vücutta tutunup beslenir, yeni damarlar da geliştiğinden cilde gençlik ifadesi gelir. Sentetik dolgular her yıl yapılabilirse de, birkaç aylık dönemler halinde uygulanması daha uzun süre etkili olacaktır.

Siz Sorun Nuri Soysal Cevaplasın

Adres
Valikonağı Caddesi Gündoğdu Apt. No: 43 Daire: 1
Nişantaşı / İstanbul

Telefon
+90 (212) 234-5492  / +90 (212) 234-5428

Faks
+90 (212) 291-8014

Yasal Uyarı

Web sitemizde aktarılan bilgiler genel bilgilendirme ve bilinçlendirme amacıyla düzenlenmiş olup, kesinlikle teşhis ve tedavi yerine geçmez veya bunları tamamlayıcı uygulamalar olarak öngörülemez. Hasta gereksinmeleri ve sorunları mutlaka muayene ve konsültasyonlar sonucunda hastayla mutabık kalınarak oluşturulur.