Yüz nakli ütopyaydı gerçek oldu

5 Mart 2012 - Hürriyet Gazetesi

Yıllar önce filmlerde izlediğimiz yüz nakli, Fransa’da 2005’te, ülkemizde ise 2012’de gerçek oldu.

Akdeniz Üniversitesi’nde başarılı bir ameliyatla yeni bir hayata adım atan Uğur Acar’a yapılan yüz nakli operasyonunu basından izledik. Aksiyon filmlerinde plastik cerrahi alanındaki bir ütopyadan ibaret olarak gösterilen yüz nakli, Fransa’da 2005’te, ülkemizde ise 2012’de gerçek oldu. Türkiye’deki ilk yüz naklinin yarattığı heyecan fırtınası dinmeden, ikinci bir yüz nakli haberi de Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden geldi. Türk hekimleri, hiç şüphesiz bu iki operasyondaki başarılarıyla hepimizi gururlandırdı.

 

HASTAYI DÜŞÜNMELİYİZ

İlkler her zaman çok ilgi çeker. İlk olunca, basının ilgisi de kaçınılmazdır. Ancak hekimler fakültede öğrendikleri bir dersi asla unutmamalıdır; önce zarar verme.

Yüz nakli yapılan hastaya fiziksel anlamda elbette bir zarar verilmedi, aksine yüzündeki kötü görüntü nedeniyle insan içine çıkamaz hale gelen genç bir adamın hayatı değişti. Hekimlerin de Türkiye’nin ilk vakasını basınla paylaşmalarında bir sakınca yoktu. Ama bence bu paylaşımın sıklığı biraz abartıldı.

Sürekli basının sorularına muhatap olan Uğur Acar, haber rekabeti arasında sıkışıp kaldı.

Kendisini bu operasyondan sonra yeni bir süreç bekliyor. Bu süreçte psikiyatrik desteğin de sunulması önem taşıyor. Bir yanda yıllardır insan içine rahat çıkamamanın verdiği üzüntü, keder, yalnızlık.

Diğer yanda kendisinden yaşça büyük, artık hayatta olmayan bir insanın yüzüyle yılların yalnızlığını aşabilme fırsatını elde etmek.

Nakil operasyonu olan hastalar yeni yaşamlarına başlarken sevinci ve hüznü bir arada yaşarlar. Burada en önemlisi ailenin, dostların desteği, profesyonellerin yaşamı kolaylaştıran yönlendirmeleri, önerileridir. Yüz nakli yapılan gencin biraz kendisiyle kalmasına izin vermeliyiz. Yeni yüzüne alışması, aynaya bakınca yadırgamaması, çalışabilmesi için sürekli bir ilgiyle bunaltmamalıyız.

 

İŞİN TIBBİ BOYUTU

Yüzdeki minicik damar, sinir ve mimik kas gruplarının nakli, yüksek standartlı “microvasculer anastamoz” teknikleriyle mümkündür.

Rekonstrüktif plastik cerrahinin en üst segmenti olan bu teknikler, ancak ileri derece tecrübeyle yapılabilir.

Göz kapakları hariç yüzün tamamının nakledildiği bu ameliyat sonrasında mimik kaslarının hareketleri, duyusal ve hareketsel sinirlerin fonksiyon yapabilmeleri için yıllar geçmesi gerekecektir.

Bunların ne kadarının tam fonksiyon yapacağı da ancak bu süreler sonrasında görülebilecektir.

Ameliyatın yapılabilmesi için bu tekniklerin gelişmesi kadar nakledilen dokunun vücut tarafından reddedilmesini engelleyici, bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçların da gelişmesi önemli rol oynamaktadır.

Yüz nakli yapılan kişilerin, vücudun bu organı reddetmemesi için tıpkı böbrek veya karaciğer nakledilen diğer hastalar gibi ömür boyu bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar alması gerekmektedir. Bu ilaçların ciddi yan etkileri bulunmaktadır.

Ancak ilaçların yan etkilerinin yok edilememesi, günümüzde en önemli sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Hastalar bu anlamda da ömür boyu tıbbi destek almaya muhtaçtır.

 

İLGİDEN UZAK OLMALARI GEREK

Yüz nakli şu andaki şartlardan dolayı kişilerin estetik amaçlı yüzlerini değiştirmek için değil, çok ciddi tıbbi gereksinimleri olan hastalara yapılabilir. Vefat eden ve yüzü alınan kişinin ailesinin tavrı da çok önemlidir. Nakil yapılan kişiyle duygusal bağ kurup sürekli kaybettikleri kişiden bahsetmeleri, bir süre sonra hastada bir tür vicdani rahatsızlık yaratabilir. O nedenle hem alanın hem de vericinin kimliğinin açıklanmaması gerekmektedir. Hastaların bu zorlu süreci daha kolay atlatabilmesi için çevrenin ilgisinden uzakta olmaları, hekimleriyle, aileleriyle baş başa kalmaları çok önemlidir.

Siz Sorun Nuri Soysal Cevaplasın

Adres
Valikonağı Caddesi Gündoğdu Apt. No: 43 Daire: 1
Nişantaşı / İstanbul

Telefon
+90 (212) 234-5492  / +90 (212) 234-5428

Faks
+90 (212) 291-8014

Yasal Uyarı

Web sitemizde aktarılan bilgiler genel bilgilendirme ve bilinçlendirme amacıyla düzenlenmiş olup, kesinlikle teşhis ve tedavi yerine geçmez veya bunları tamamlayıcı uygulamalar olarak öngörülemez. Hasta gereksinmeleri ve sorunları mutlaka muayene ve konsültasyonlar sonucunda hastayla mutabık kalınarak oluşturulur.